8 Haziran 2011 Çarşamba

Ama...

-Her şeyi bıraktın ama...
-Ama ne?
-Kapıyı kapattın ama...
-Ama ne?
-Bitti dedin ama...
-Ama ne?
-Olmaz dedin ama...
-Ama ne?
-Benim hayallerim var dedin ama...
-Ama ne?
-Senin yok dedin ama...
-Ama ne?
-İkimiz için dedin ama...
-Ama ne?
-Sevmediğim biriyle olmaz diye haykırdın ama...
-Ama ne?
-Tek senin sevmen yetmez dedin ama...
-Ama ne?
-Hep o vardı ama...
-Ama ne?
-Aramızdaydı ama...
-Ama ne?
-Ben farkettim ama...
-Ama ne?
-Daha önce söylemeliydin ama...
-Ama ne!
-Sana alışmadan söylemeliydin ama...
-Ama ne!!
-Gitmicem dedin ama...
-Ama ne!?!?!
-Ama gittin.                

Ne Zaman Gideyim?

O gözlerinde ki hüzün var ya hani o mutsuzluk,benim hiç sevmediğim şey işte onu spatulayla kazımak istiyorum.Sırf sen gül,sen mutlu ol diye.Senin için istiyorum senin için.Bana deseler ki sen ondan vazgeçersen o mutlu olacak,o iyileşecek diye bir dakika düşünmem.Bana öyle bakma senin için yapmayacağım şey yok bilirsin.Özlediğim zaman nasıl olduğumu bilirsin.Aslında sen bilirsin çoğu şeyi sen.Bana dair herşeyi ben bile unutmuşken doğum günümü sen hatırlarsın...
Ama şimdi git diyorsun.Ölecekesin biliyorum..
1 saat daha yaşasan,10 dakika öksürmesen.Baylımasan bir süre olmaz mı ? Olmaz tabi ne çok şey istedim senden.Ama ölme be sevgilim.Beni aşkın varlığına ikna eden varlık,ölme.Tekrar kim oynayacak bu kumarı benimle.Kimse...
Senin gibi bir oyuncu bulamayacağım..Tanşmasaydık,bu oyuna hiç başlamasaydık ne olurdu? Sensiz de mutlu olur muydum?Belki olurdum ama umrumda değil sevgilim.Umrumda olan son dakikalarında söyle buradan gideyim.Senin son dakikalarını görmek istemiyorum.Korktuğumdan değil seni ölürken değil diriyken hatırlamak istiyorum.Bu yüzden söyle ne zaman gideyim?

Keşke'ler Fayda Etmez

-Keşke bana öyle bakmasaydı...
-Keşke'ler fayda etmez...
-Keşke gözleri yeşil olmasaydı...
-Keşke'ler fayda etmez...
-Keşke seni seviyorum demeseydi...
-Keşke'ler fayda etmez...
-Keşke gülüşü öyle can alıcı olmasaydı...
-Keşke'ler fayda etmez...
-Keşke ona aşık olma-
-Keşke'ler fayda etmez...
-Keşke ona aşı-
-Keşke'ler fayda etmez...
-Senin benime derdin ne?
-Keşke'ler fayda etmez...
                 
                      -Noldu niye sustun devam et keşke ile başlayan cümleler kurmaya.
                      -Keşke'ler fayda etmez...

2 Haziran 2011 Perşembe

Bloody Mary

Bloody Mary bir kız 150 sene önce yaşamış.Daha önce doktorlar bugünkü kadar bilim teknolojisine sahip değillerdi.Tabii bloody mary kalbinden rahatsız olduğunu anlayamamışlar.Bir gün aniden kızın kalbi durmuş ve doktorlar öldüğünü söylemişler.Tabi bunun üzerine ailesi çok yikilmis.Kızının ölümüne bir anlam verememişler.Cenaze töreninde kızın koluna bir iplik takmışlar ve yaşıyorsa kolunda ki iplik canı çekince çalar eğer yaşıyorsa.Tabi cenazeyi gömdükten sonra tüm ailesinin üzgün olduğu için.Bir barda içki içmeye gitmişler.Dönüşte tekrar kızının mezarına bakmak için gelmişler.Birde ne görsünler kızının koluna bağladıkları ip aşağıya çekilmiş ve yerde duruyormuş.Hemen mezarı açmaya başlamışlar tabutu çıkarmışlar.Açtıklarında birde ne görsünler zavallı kız tabutun kapağını açacağım diye tırnaklarıyla tırmalamış.Elleri olduğu gibi kanamış ve ölü olarak ailesi bulmuş. Ailesi bunun üzerine çok ezilmiş ve demişler ki kızımız canlı gömüldü. 

Bir inanış sözü: 
Üçkere Bloody Mary dendiğinde aynaya bakarak tabi ki Bloody Mary geliyor.

Hayat Tasarlıyorum

-Biraz sessiz olur musun?
-Neden ki?
-Seninle beraber bir hayat tasarlıyorum çünkü.

Aşk ne? Zıkkımın kökü.

-Bu ne?
-Aşk.
-Aşk ne?
-Zıkkımın kökü.
-Peki o ne?Yeniyor mu?
-Evet.
-Tadı nasıl?
-Senin kadar güzel.
-Ben ne kadar güzelim?
-Bülent Ersoy kadar.
-O kim?

1 Haziran 2011 Çarşamba

Sion Tarikatı

Ciddi olarak söylüyorum kafanız karışabilir ve ne olduğunu tam anlamayabilirsiniz.Sion tarikatı gerçekten var ve İlluminati gibi birşey fakat Sion tarikatının üyeleri daha ilgi çekici.

Eminimki çoğunuz Sion tarikatını bilmiyor.Bazı şeyler Sion tarikatında illuminatiden daha ilginç.Kısaca Sion tarikatını özetleyeyim.

1956'da kurulan Sion Tarikatı çeşitli komplo teorilerinde adı geçen, bin yıllık olduğu iddia edilen, gizli politik ve dini örgüt.1956'da Fransız tacında hak iddia eden Pierre Plantard tarafından Sion Tarikatı isimli bir örgüt kuruldu. Sion Tarikatı Fransız yasaları gereği 20 Temmuz 1956'da resmi olarak kayıt edildi. Plantard bu örgütü kraliyet destekçisi bir mason locası olarak kurmuştu. Örgütün monarşinin desteklenmesinde ve kendisinin kral olmasında etkili olacağını umuyordu.
Örgüt ismini Kudüs'teki Sion Dağı'ndan alır. Ayrıca Fransa'nın Annemasse bölgesinde de aynı isimli bir tepe bulunmaktadır. Kudüs'teki Sion Dağı daha önce de bazı dini kuruluş ve tarikatlar tarafından kullanılmıştır.
Bazı ezoterik tarihçiler, tartışmalı filozoflardan Sicilya'lı Julius Evola'nın fikirlerinin, Pierre Plantard'ın iddialarına temel teşkil ettiğini düşünmektedirler. Bu örgütün tarihi kökenleriyle ilgili iddialar ve kanıtlar bir çok önemli tarihçi ve akademisyeni tatmin etmemiş, sonradan örgütün kökenleri ile ilgili bazı kanıtların Plantard ve arkadaşları tarafından Fransa'nın çeşitli yerlerine yerleştirildiği ortaya çıkmıştır. Bununla birlikte komplo teorisyenleri örgütün varlığı ve gücü konusunda ısrarcıdırlar.

Sion Tarikat budur fakat bu konunun en önemli olayı ise İsa'nın aslında soyunun devam ettiğidir.Hıristiyanların hiç evlenmediğine kutsal bir ayet gibi inandığı İsa aslında evliydi. Karısı da o*osp* olarak tanımlanan Magdalalı Meryem'di. Hatta İsa çarmıha gerildiği sırada Meryem kızları Sarah'a hamileydi. İsa'nın doğmamış çocuğu ve Magdalalı Meryem, neslinin korunması için kutsal topraklardan kaçtı. Tarihte hep sır isim olarak zikredilen Arimatea'lı Yusuf devreye girdi. Meryem'i gizlice Fransa'ya getirildi. Oradaki Yahudiler arasında kendine sığınacak güvenli bir yer bulundu. Kızını da burada doğurdu. Sarah, İsa'nın ilk çocuğu olarak, İsa neslini çoğaltacak bir kadın olarak, Fransa topraklarında yaşama gözünü açtı. İşte olaylar zinciri de bu noktadan sonra başladı. İsa ile ilgili gerçekleri gizlediği iddia edilen Roma Kilisesi, İsa'nın neslinin artmasından, İsa ve Magdalalı Meryem sırrının açığa çıkmasından ve temel Katolik öğretilerine meydan okunmasından korkuyordu. Bugünkü Vatikan'ın, o dönemdeki Roma Kilisesi'nin tüm engellerine rağmen İsa'nın nesli çoğalmaya devam etti. 15. yüzyıla kadar bu nesil gizlice çoğalmıştı. Ancak bu tarihte İsa'nın neslinin son temsilcisi, Fransız asillerinden biriyle evlendi. Merovingian hanedanı diye bilinen İsa'dan gelme bir soy oluştu. Vatikan, bu soyu yok etmek için türlü çabalar içine girdi. İşte bu krallıkta bir isim öne çıktı: Kral Dagobert. Dagobert Merovingian kralıydı. Yani İsa'nın neslini temsil eden hanedanlığın da kralı. 17. yüzyıl sonunda bu hanedanlık yok olma aşamasına geldi. Dagobert öldürüldü. Oğlu Sigisbert kaçmayı başardı. Aileye sonradan bir isim eklendi. Godefroi de Bouillon. İşte İsa'nın sırrı bu isimle birlikte bir gizli cemiyetin himayesine girdi.

Son temsilci

İsa'nın bu sırrını koruyan Sion tarikatı kuruldu. İsa'nın neslinden olan Merovingianların bugün soyunu temsil eden soyadları ise Plantard ve Saint Clair. Bu soyadları tarikat tarafından yıllarca korundu. İsa soyunun son temsilcisi bugün hayatta. Fransa'da yaşıyor ve tarikat tarafından gizlice korunuyor. İsmi ise Pierre Plantard de Saint Clair. Bu isim Dan Brown'un kitabında yazmıyor. Ancak 80'lerden bu yana Hıristiyanlık ve Vatikan'la ilgili araştırmaları olan Aytunç Altındal bu ismi Tempo'ya açıkladı. Son olarak Gül ve Haç Kardeşliği adlı kitabı da yayımlanan Altındal için Türkiye'nin Dan Brown'u demek yanlış olmaz. Altındal, İsa'nın torunu, neslin son temsilcisi Saint Clair ile ilgili ise şunları anlatıyor: "Pierre Plantard de St. Clair. İkinci Dünya Savaşı sırasında adamı Almanya'da aramaya başlıyorlar. Paris'te oturuyor. Hemen Londra'ya kaçırıyorlar. Adamı Londra'da saklıyorlar. Savaş bitince geliyor. 1945'den itibaren de AB'nin kurulması meselesinde, Sion tarikatı yeraltından çıkıyor. Sion tarikatının elindeki, İsa'yla ilgili dosyalar birden bire devlet arşivinde bulunuyor." Altındal'ın verdiği bilgiye göre İsa soyunun son temsilcisi 88 yaşında şu an ve Paris'te yaşıyor. İsa'nın kimliğiyle ilgili bu şaşırtıcı bilgiler, binlerce yıldır şifreler, gizli oluşumlar, cinayetler ve entrikalar arasında taşınıp durmuş. Tapınak Şövalyeleri, Sion tarikatı, Gül ve Haç Kardeşliği diye bilinen gizli örgütler, İsa'nın sırrını saklamak ve yüzlerce yıl Vatikan'a kaptırmamak için çalışıyorlar. Tartışmalı da olsa 25 Aralık İsa'nın doğum günü. 2000 yılın bittiği yeni bir çağın da içindeyiz artık. Sion Tarikatı bu gerçekleri açıklamaya hazırlanıyor. Hem Dan Brown bu bilgiyi kitabında yazıyor, hem de Aytunç Altındal bunun altını çiziyor. Altındal, tarikatın şifreleme sistemine göre bugünkü Papa'nın ölmesini beklediklerini söylüyor. Ölümünün ardından da gizli belgeler gün yüzüne çıkarılacak ve İsa gerçekleri ortaya konacak. Dolayısıyla binlerce yıldır Vatikan'la bu gizli tarikatlar arasında yaşanan çatışma da Vatikan'ın aleyhine sonuçlanmış olacak. Bu tarikatın içinde Victor Hugo, Leonardo da Vinci, Isaac Newton, Botticelli gibi ünlü sanatçılar da var. Her biri bu tarikatın üyesi olmuşlar. Eserlerine İsa gerçeğiyle ilgili gizli şifrelerini koymuşlar. Bir dönem Sion Tarikatı başkanlığını da yaptığı ortaya çıkan Leonardo da Vinci'in Son Akşam Yemeği tablosu bugün yeniden tartışılıyor. Çünkü 13 havari ve İsa olarak bilinen tablodaki karakterlerin 13'üncüsü meğer Magdalalı Meryem'miş. Aslında tüm bunları anlayabilmek için tarihin başına dönmek gerek. Hıristiyanlık tarihi için önemli bir isim olan Constantin'in Hıristiyanlık dinini seçtiği tarihe... 325 yılında Constantin'in emriyle İznik'te toplanan Konsey'de, İsa'nın Tanrı olarak görülmesine karar veriliyor ve İsa'yı insan ve evli olarak tanımlayan İncil'ler yok ediliyor. Dan Brown bu tarihi gerçeği romanında şu satırlarla aktarıyor: "İsa'nın çarmıha gerilmesinden üç yüzyıl sonra, İsa müritleri katlanarak artıyordu. Hıristiyanlarla paganlar savaşmaya başlamışlardı ve anlaşmazlık o boyutlara gelmişti ki, Roma'yı ikiye bölmekle tehdit ediyordu. Constantin de bir şeyler yapılması gerektiğine karar verdi. 325 yılında Roma'yı tek bin din altında birleştirmeye karar verdi. Hıristiyan sembollerinde pagan dinine ait izler vardır. Mısırlıların güneş çemberleri, Katolik azizlerin haleleri oldu. İsis'in mucizevi bir şekilde gebe kaldığı oğlu Horus'u emzirdiğini gösteren çizimler, Bakire Meryem’in Bebek İsa'yı emzirdiği modern sahnelere dönüştü. Constantin Hıristiyan geleneğini sağlamlaştırmak için İznik Konseyi adlı ekümenik toplantı düzenlendi. Tarihin o anına kadar Mesih, müritleri tarafından ölümlü bir peygamber olarak kabul ediliyordu. Mesih'in Tanrı’nın oğlu olduğu İznik Konseyi'nde teklif edilmiş ve kabul edilmişti.
 Sorular için mesaj atarsanız sevinirim.

Acun Ilıcalı ve İlluminati

Acun Ilıcalı Türkiyede en çok tanınan kişilerden biri.Ve onu tanımayacak kişi şu anda yok.Peki Acun Ilıcalı nasıl bir anda bu kadar yükselişe geçti.Eminim ki hepiniz yarışma programlarından diyorsunuz.Ama şimdi anlatacaklarımı duyunca gerçekten de o kadar çok para kazanmasının nedeni acaba yarışmalar mı yoksa Acun Ilıcalı da illuminatiden mi?

Bir çoğumuz illuminati nedir biliyoruz ama bilmeyenlerimiz için hemen bir alıntı yapıyorum.Bilenler bu kısmı geçsin.

1776 yılında Almanya'nın Münih kentinde, Adam Weishaupt isimli Kabbalacı bir Hukuk Profesörü ve Baron von Knigge ile diğerlerinin yardımıyla kurulan gizli topluluk. Illuminati, "Aydınlanmış Olanlar" anlamına gelmektedir. Topluluğun kuruluş amacı cehaletle, baskıcılıkla ve kilisenin dogmalarıyla mücadele etmekti. Her ne kadar asıl amaç, aydınlanarak dinsel dogmalardan uzak, hür düşünceyi ve Newtoncu pozitif bilimin önünü açmak idiyse de, gizli siyasi amaçları olduğu öne sürülerek dünya siyaset tarihinin belki de zaman içerisinde üzerine en fazla komplo teorisi üretilmiş topluluğu halini almıştır.
Münih'te kurulup, o yörede (Bavyera) hızla gelişen İlluminati'nin üye kayıtları büyük bir gizlilik içinde saklanıyordu. Öyle ki, üyelerin her birinin takma isimleri vardı ve yazışmalarda bunlar kullanılır, üyelerin gerçek isimleri ve kimlikleri asla kullanılmazdı. Örneğin, topluluğun kurucusu Adam Weishaupt'un kod adı Spartacus idi. Illuminati üyeleriyle ilgili bilinen tek şey, tüm üyelerinin Cermen kökenli beyazlardan oluştuğudur.Bu topluluğun amacı başkenti Kudüs olan bir dünya ülkesi kurup dünyayı ele geçirmektir.

Acun Ilıcalı bana göre illuminatiden.Neden derseniz.İlluminati topluluğunun 2. dünya savaşında kazandığı paraların hesabı yapılamamıştır.Ve patenti olan bu yarışmalardan para kazanmak ve bir anda yükselişe geçmek okadarda kolay değil.Evet para kazanılabilir ama Acun kadar zengin olmak abartı olur.Zaten bu yarışmaların patenti olan ülkelerde ve yapılan ülkelerde illuminati çok yaygın durumlarda.Ve birtek bunlar kanıt değil tabiki de.Acun yıllardır gözümüzün önünde ve Survivor yarışmasında giydiği tişörtlerde genellikle tekgöz resimleri var.Bu tekgöz illuminatinin en önemli işaretlerinden biri.Ayrıca Survivor'ın bayrağında da çekiç işareti var ki bu da illüminatinin işaretlerinden biri.

Unutmayın bunlar tesadüfte olabilir fakat toplumlarda en çok kim tanınıyorsa illuminatiye alınıyor.Mesela Lady Gaga,Madonna gibi.

Seri Katiller Ölmez

İçimdeki seri katili öldürememkten şikayetçiyim.Bende bir kaç seri katilin neden seri katil olduklarını araştrdım ve sonuç şu ki benim başıma böyle şeyler hiç gelmedi.Normal bir çocukluk yaşadım.Bende bisiklete bindim,düştüm.Bacağmdaki morlukların 50 tane olması için uğraştım.Yazbuz yedim.Her neyse size bir kaç seri katilden söz edeceğim ve aslında seri katil olmalarına hiç gerek olmadığını göreceksiniz.En azndan Serdar Ortaç dinlememişler.

   Bir Cinsel Suçlunun Portresi
Fred Jackson Tampson.Bu adam emekliye ayrılmş bir katil.Tabi gerçekten emekli maaşını falan alıyor.Öyle çok fazla adam öldürdüm artık emekliye ayrılim triplerine falan girmemiş.Ve yaptığı şey bir kıza tecavüz edip öldürmüş.Yaşlı ya canı çekmiş tabi.Her neyse sonra bu demiş ki madem 1 tane öldürdüm madem katil oldum devam edeyim o zaman.Ama önce küçük kız öldürdüğü anlaşılınca kaçmış bir çiftlikte çalışmaya başlamış ne kadar yaratıcı.Sonra çiftliğin sahibi genç kadına da tecavüz edip öldürmüş.Ordan da kaçacakmış ki polisler yakalamış.Bu polislere ''aferin çocuklar ben sizi denedim benim kadar iyi birer dedektif olabildiniz mi diye öğenmek istedim'' demiş.Bunu hapse atmışlar.Mahkemede küçük kızın babası buna ''linç edin onu,hadım edin onu'' diye bağırmış.Buda ''siktir git'' demiş.

  İnsan Eti Yemeliyim
Frank Howard.Küçük kızlarn hastası ve tam br psikopat.Sürekli kaçırdığı çocukların ailelerne mektuplar yolluyor.Mal mıdır nedir.Srfr acılarını her defasında deşmek için.Çocukken annesinden yediği dayaktan olsa gerek.Annesi bunu her dövdüğünde yaralarının acıdığını hissedermiş ve buda aynısını başka ailelere yapıyor.Mutlu ailelere.Ama bu adam çocukları öldürmüyor yada tecavüz etmiyor sadece onların etlerini parça parça kopartıp yiyor.Ve bir aileye şöyle bir mektup yollamış.''Kızınızı öldürünceye kadar dövdüm.Ama ona tecavüz etmedim.İçiniz rahat olsun.Öldüğünde hala bakireydi.''

  15'lik Cani
Bu katlin sorunları vardı.15 yaşındaydı ve öldürmek istiyordu,tecavüz etmek ve öldürmek.Masum gibi dururdu eğlenirdi,tam bir gençti.Ama onun tek istediği ölümdü.Evet ilk cesetleri 14 yaşında 2 tane çok yakın arkadaşı öldürmüştü.Tabiki ırzlarna geçmişti.Yatılı kaldığı okulun yan tarafında bir koru vardı.Oraya ''yasak orman'' deniyordu.Çocukların orada oynaması kesinlikle yasaktı.Oda orada oynamıyordu zaten daha çok ölüm kokuyordu orası onun için.Orayı seviyordu.Ama bence kızlarında suçu vardı.Büyük ihtimalle ''hey onbeşli onbeşli tokat yolları taşlı'' türküsünü söylemişlerdi.Oda dayanamamıştı.

  Düsseldorf Vampiri
Tam bir vampirdir.Birçok insan aynı anda öldürür.Birkeresinde 6 kadnı öldürmüş ve tacvüz etmişiti.Onun için zevkli olan ise kansız bir vücudu tecavüz etmekti.Kanlarını şırıngalara çekip damacanalara koyuyordu.Ve her katil gibi oda itiraf etmişti.Zaten katillerin yapısı budur.Anlatmak için yaparlar.''Her seferinde heyecanlanırım.Kan ve kadın bir arada bana çekici gelir.Fakat kansız kadınlar bana dahada çekici gelir.Benim sorunum burda.''Son konuşmasydı.

  Daha Fazla Öldürmeden Yakalayın Beni
''Çlgın Köpek'' diye tanınırdı.Chicago'nun medari iftirasydı.Onu yaklamak çok zordu.Kurbanlarını belli belirsiz seçiyordu.Yaş,ırk ,güzellik,çirkinlik gibi konulara bakmıyordu.O sadece öldürüyordu.Ve öldürdüğü kadınları temizliyordu.Çok titizdi.Katiller titiz olurdu ama bu çok titizdi.Ve o polislere''Daha fazla öldürmeden yakalayın beni'' diye bir mektup yollamış.Ama adresi belli değildi.Dalga geçmiş ibne.


Ve bana gelince bu yakalanan katillerden olmamak için bunları okudum.Merak etmeyin,benim kurbanım olursanız kafalarınzı kesip koruyacağım ve 30 kişiyi tamamladığımda güzellik yarışmasına sokacağım.